Kadınlar kendi hikayelerini yazıyor: Sen de yazabilirsin

İZMİR- Kadın Yazarlar Derneği, Çiğli Belediyesi ve Çiğli Kent Meclisi, ‘Çiğlili Kadınlar Kendi Hikâyesini Yazıyor’ etkinliği düzenledi. Çiğli Belediyesi Meclis Salonu’nda gerçekleştirilen etkinlik 3 gün sürdü.

Büyük ilgi gören ‘Çiğlili Kadınlar Kendi Hikâyesini Yazıyor’ etkinliğinin birinci aşamasında; iki gün boyunca davet edilen kadın yazarlar Şerife Yalçınkaya, Ferda İzbudak Akıncı, Emine Şimşek Emiral, Gönül Çatalcalı, Sülbiye Yıldırım, Deniz Uluköse Ceylan, Atiye Tümüklü, Gülden Aykanat ve Sevim Korkmaz Dinç edebiyat ve sanat hakkındaki görüşlerini, deneyimlerini kadınlarla paylaştı. Son gün katılımcılarla sembolik bir yazma atölyesi düzenlendi. Projenin ikinci aşamasında, gönüllü kadınlarla yapılacak atölye ise 3 ay devam edecek ve bu süreçte kadınlar kendi öykülerini yazacak. Yazılan metinler ise bir kitapta toplanacak.

Çiğli Belediyesi, bu projeyle kadınların “Yazar Kadınlarla” buluşmasının, deneyimlerinin paylaşılmasının, kadınların yazının büyülü dünyasına adım atmasını sağlayacağına dikkat çekti: “Böylece kadınlar, yeteneklerinin ve gücünün farkına varacak, var olmak için, kendi tarihlerini yaratmak için, dünyayı ve kendilerini değiştirmek ve dönüştürmek için, bildiği ve öğrendiği her şeyi paylaşmak için yazacaklardır.”

‘KADINLAR BİR ARAYA GELDİKLERİNDE YAZMA CESARETİ ARTAR’

Kadın Yazarlar Derneği adına projenin yürütücülerinden olan Sevim Korkmaz Dinç de “Çiğlili Kadınlar Kendi Öykülerini Yazıyor” projesini şöyle anlattı: “Projeyi yapmamızın nedeni edebiyat ve sanatın eril yüzünü deşifre etmek, kadınlara yazma cesareti vermek. Genellikle edebiyatın cinsiyetçi olmadığı, kadın- erkek eşitliğinin sağlandığı bir disiplin olduğu söylenir. Oysa kamusal alanda, aile kurumunda olduğu gibi, bilimde ve sanatta da kadınlarla erkekler eşit olarak yer almazlar. Gücü elinde tutan son sözü söyleyen erkeklerdir.”

Kendi yazma deneyimini katılımcılarla paylaşan Sevim Korkmaz, edebiyat ve sanatın ezelden beri erkeklerin söz sahibi olduğu alanlar olduğunu söyleyerek “Bu alana kadın yazarlar adım atmak istediklerinde ‘yetenek’ten bahsedilir. Oysa kadınların kapatıldıkları aile içinde her gün harcadığı ev içi görünmeyen emek, kadının yaratıcılığını öldürür. Tekrar tekrar yapılan işler kadını sessizleştirir. Kadın okur- yazar olmak dışında edebiyattan ve sanattan uzaklaşır. Ancak kadınlar bir araya geldiklerinde, içinde bulundukları durumun farkına varır. Yazma cesareti artar” şeklinde konuştu.

‘KADIN KÖTÜLÜKLERİN NEDENİ OLAN KARAKTERDİR’

Edebiyat tarihi incelendiğinde, erkek egemen bir disiplin olduğunun görüleceğinin altını çizen proje sorumluları Sevim Korkmaz Dinç ve Gülden Aykanat ise edebiyat ve sanatın ezelden beri, erkeklerin söz sahibi olduğu alanlar olduğunu ifade ettiler.

Aykanat şunları söyledi: “Kadının erkeğin gözüyle, erkekler tarafından yazıldığı bir tarih vardır. Çoğunlukla kadın kahramanlar baştan çıkaran, kötülüklerin nedeni, erkeğin fedakarlıklarına karşılık vermeyen karakterlerdir. Âşık olunan kadınlar ise erkeği ve aileyi yücelten, erkeğin onurunu koruyan, iyi anne ve eş olan karakterler olarak yazılır. Masummuş gibi okuduğumuz, roman, öykü, şiir türleri erkek bakış açısıyla, erkeğin dünyasını anlatır. Dünyayı yeniden kuran, gelenek ve görenekleri yaşatan eril edebiyat, kadınların deneyimlerini, gelecek dünya hayallerini bize aktarmaz. ‘Kadın olmanın’ sosyolojik, politik, ekonomik yönünü göz önüne almaz. Kadın hem kitabı ‘okuyan’, hem de âşık olunan karakter olarak nesneye dönüşür. Bu gelenekleri yeniden üreten ve yaşatan bir kısır döngüdür. Kadınlar ancak kendi hayatlarını, kendi deneyimlerini, içinde yaşadıkları dünyayı ve hayallerini yazdıkça değişip dönüşecektir. Kendi sesleriyle edebiyatın içinde olacaklardır. Bu yol zor, çok emek isteyen, mücadele edilmesi gereken bir yoldur. Feminist eleştiri, vazgeçemeyeceğimiz ilkemizdir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir