TL’deki tarihi değer kaybı bankalardan son tüketiciye kadar tüm ekonomik aktörleri nasıl etkiliyor?

Türk lirasında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın düşük faiz çağrılarına paralel TCMB’nin art arda yaptığı faiz indirimleriyle başlayan ve dün zirveye ulaşan tarihi değer kaybı yeni bir kur krizi yaratırken; bankacılık sektöründen reel sektöre, son tüketiciden yeni nesil teknoloji şirketlerine kadar ekonominin tüm aktörlerini olumsuz etkiliyor.

TL sadece dün dolar karşısında test edilen en yüksek seviyeye göre yüzde 15’e yakın değer kaybederken, TL’de günlük kayıp ise yüzde 10’ya yakın oldu. Bugün yine hafif dalgalı seyrini sürdüren kur saat 14:59’da 12.2 seviyelerinde.

Kasım başından bu yana yüzde 24 değer kaybeden TL’de yaşanan dünkü çöküşün devam edip etmeyeceği ve para politikasındaki gevşemenin süreceğine yönelik endişeler ise ekonominin her alanında baskısını sürdürüyor.

BAZI BANKALARIN SYR’LERİ DÜŞEBİLİR

TL’deki sert değer kaybı bankacılık sektörünün temel göstergelerini de tehdit ediyor.

Bankacılık sektöründe sermaye yeterlilik rasyosu hesabı TL cinsinden yapılıyor. Ancak sektörün oldukça yüksek miktarda döviz kredisi dikkate alındığında, TL’nin değeri düştükçe döviz kredilerinin TL cinsi karşılığı ise yükseliyor.

Bu yüzden SYR hesabında döviz kredilerinin, TL karşılığındaki ani yükseliş SYR’de negatif etki yaratıyor. Bu da Türkiye’de yüzde 12 olarak belirlenen en alt SYR limitinde bazı bankaların sıkıntıya düşmesine neden olabilir.

Bankacılık kaynakları bundan korunmanın (hedging) bir yolunun, döviz bazlı sermayenin olması gerektiğini belirterek, yeterli miktarda sermaye benzeri kredisi olmayan bankalarda sıkıntı olabileceğine dikkat çekti.

BDDK verilerine göre, bankaların 18 Kasım itibarıyla 160 milyar dolar YP kredisi bulunuyor.

TCMB’nin faiz indirimlerine Başladığı Eylül sonundan itibaren TL’de devam eden değer kaybı ile bankacılık sektöründe yabancı para kredilerinin TL karşılığı da yaklaşık yüzde 40’a yakın artış kaydetti.

BORÇ YÜKÜ ARTACAK

Ekonomist Haluk Bürümcekçi’nin hesaplamalarına göre, Türkiye’deki finans dışı özel şirketlerin bir yıl içinde ödemesi veya yeniden finanse etmeleri gereken eylül itibarıyla 52.8 milyar dolar tutarında borcu bulunuyor.

TL’deki keskin değer kayıpları dolar veya euro döviz geliri olan ihracatçı şirketler için geniş kapsamlı sorunlara yol açmayacak.

Ancak döviz geliri olmayan orta ölçekli şirketlerden esnafa kadar pek çok işletmenin artan maliyetler nedeniyle ek sermaye ihtiyacı duymasına veya borç yükünün artmasında yol açması bekleniyor.

HAM MADDE VE ARA MAL SIKINTISI

Ham madde ve ara malında büyük ölçüde ithalata bağımlı Türk firmalarının maliyetleri ise, küresel olarak artan emtia fiyatlarına, yükselen kur etkisi de eklendiğinde sürdürülemez hale geldi.

Kurdaki öngörülemezlik nedeniyle tedarikçi ve üretici firmalar fiyat veremez duruma gelirken, özellikle iç piyasaya ile çalışan firmaların sattığı malın yerine yenisini koyamadığı belirtiliyor. Bu durumun firmalar için işletme sermayesi sıkıntısını beraberinde getirmeye başladığı ifade ediliyor.

Öte yandan, tedarikçinin o malı hangi kurdan yerine koyacağını bilmediği için özellikle iç piyasada hammadde satışları ve mal sevkiyatlarının neredeyse durma noktasına geldiği belirtilirken, reel sektör temsilcilerine göre bu durum önümüzdeki dönemde piyasada ürün arzı ve ürün bulma konusunda sıkıntı yaratma riski taşıyor.

İhracatçı firmalar ise TL’deki sert değer kaybı ile birlikte uluslararası müşterilerin fiyat indirimi taleplerinin arttığını; bunun da maliyet baskısına fiyat baskısının da eklenmesine neden olduğunu belirtiyor.

BEKLENEN FİYAT ARTIŞI TÜKETİCİ TALEBİNİ ÖNE ÇEKİYOR

Tüketiciler her ne kadar zorunlu alışveriş kalemleri arasında yer almıyor olsa da önümüzdeki aylarda yapmak zorunda kalacakları alışverişleri öne çekerek TL’deki değer kaybının kurda yaratacağı artıştan kendilerini bir miktar korumaya çalışıyorlar.

Tüketiciler aynı zamanda değer kaybının yoğun olduğu durumlarda, fiyatı artacak ve değerini koruyacak olan otomobilden, marka değeri yüksek tüketim ürünlerine kadar pek çok ürüne yöneliyorlar.

Bir e-ticaret sitesi yetkilisi, TL’nin 2018 Ağustos’taki değer kaybında da tüketicilerin benzer davranışlar sergilediğine dikkat çekerek öncelikli olarak fiyatı büyük ölçüde dolara endeksli elektronik, kozmetik ve beyaz eşyaya tüketicilerden yoğun bir talep geldiğini belirtti.

Grafiker olarak çalışan 30’lu yaşlarındaki Caner, önümüzdeki aylarda almayı düşündüğü elektrikli scooter alışverişini artık bir an önce yapmak istediğini ifade ederek, “Birşey almak için en yanlış dönemin en doğru günündeyiz herhalde. Bugün alırsam yarınki fiyattan daha ucuza gelecek” dedi.

Apple’ın internet sitesinde neredeyse hiçbir ürünün satışta olmadığı görülürken, Habertürk’te yer alan bir haberdeki hesaplamalara göre dün itibarıyla Türkiye’de satılan pek çok Apple marka ürün ABD piyasasına kıyasla yüzde 5-15 arasında daha ucuz hale geldi. Yüksek vergiler ve kur nedeniyle normalde Türkiye fiyatları ABD’den daha yüksek oluyor.

Kurdaki fiyatlar elektronik ürünlerin fiyatının zorlanmasına da yol açıyor, Apple mağazasında çalışan bir satış görevlisi zorlu ekonomik koşullara rağmen yoğun bir alışveriş trafiği olduğunu ifade ederek, “Böyle bir zamanda böyle (yüksek tutarlı) bir ürün almak pek çok kişi için gerçekten zor. Ekonomideki soruna rağmen pek çok ürün stokta yok. İnsanlar Apple ürünlerine bir yatırım olarak bakıyorlar. Bir yıl sonra aldıklarından daha yüksek bir paraya satabileceklerini biliyorlar” dedi.

İLAÇ SIKINTISI

Kurdaki artış ilaç sektörüne ilişkin kaygıları da artırırken, kurdaki yükselişe bağlı olarak piyasada şu anda bazı ilaçların bulunmasında sıkıntı yaşandığı belirtiliyor.

Bazı ilaçların piyasada bulunamamasının nedenin fiyatlandırmada kullanılan kur ile güncel kur arasındaki farktan kaynaklandığı belirtiliyor. İlaç fiyatlarında kulllanılan euro/TL kuru yılda bir kez güncelleniyor. Şu anda ilaç fiyatlarının belirlenmesinde euro/TL kuru 4.57 olarak kabul ediliyor ve fiyatlandırmalar bu kur üzerinden yapılıyor.

Öte yandan TL’deki değer kaybı gübre, kimyasal gibi büyük ölçüde fiyatları dolar bazında belirlenen tarım girdilerinin de fiyatının yükselmesine ve üretici üzerindeki baskının artmasına yol açtı.

Fiyatları merkezi olarak belirlenen ekmek ve süt gibi ürünlerin üreticileri fiyat artışı çağrısında bulundular. (REUTERS)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir